ŞAİR SCARPA’DAN ÖĞRENDİKLERİM

Şairi anlatmak şiir yazmaktan zordur. Bu nedenle Carlo Scarpa’dan ‘Şiir nasıl yazılır?’dan evvel ‘Şair nasıl olunur?’u öğrenmek gerekiyor.

Scarpa’nın (1906-1978), döneminin popüler akımlarına bulaşmayıp; kendisini, İtalya’da ve dünyada esen modern mimari söylemlerinin dışında tutarak, öncelikle çağdaşlarına daha sonra da gelecek kuşaklara -yani bizlere- mimarlığın aslında ne olduğunu anlatan (doğrusu hatırlatan) bir tavrı vardır. Sanki şair nasıl olunur, sorusuna cevap vermek üzere bir hayat sürmüştür. Hatta öyle ki bazı akademik çalışmaların da belirttiği gibi kendisi yirminci yüzyılın son zanaatkar mimarıdır.

Brion Mezarlığı, Altivole, İtalya

Scarpa’nın mimarlığının poetik olmasının ve kendisini bu denli iyi bir mimar olarak tanımamızın nedeni, kendi benliğini, geçmişini, varlığını derin ve köklü bir tarihe dayandırmasıdır. O elinden çıkan her işi, kalben bağlı olduğu Bizans köklerine dayandırır ve o kaynaktan beslenir. Elbette Venedikli olması, Venedik’te çalışması bu kaynağı besleyen çok zengin ve taşkın bir başka pınardır. Daha sonra mimarlığının geç döneminde tanıştığı ve etkilendiği Doğu kültürü ise onun için bir beslenecek bir başka toprak olacaktır.

Scarpa, mimari üretiminde beslendiği tüm havzaları katman katman izleyiciye de okutur. Bunu kâh malzemelerde uyguladığı katmanlaşma ile kâh ortaya çıkardığı mekânın hafızalarda oluşturduğu katmanlaşma ile yapar. Böylece siz mekâna girdiğiniz anı dondurur ve mekânın sizin belleğiniz içinde kurgulanmasına izin verirsiniz. Bunu da salt estetik kaygısıyla değil aynı zamanda mekânın işlevsel ihtiyaçlarına ayak uydurarak da başarır.

   Pavilyon, Brion Mezarlığı, Altivole, İtalya

İlk adımda, Scarpa’nın bütün mimari üretimlerinden evvel, büründüğü ve kendisini beslediği bu hal bizlere gösteriyor ki, iyi bir mimar kökleri olan mimardır.

Bugün, geçmiş yıllardan süre gelen köklerle bağları koparmaya duyulan zaafın aslında bizi ve üretimlerimizi verimli ve bereketli bir hale getirmediğini, aksine işlerimizi sığlaştırdığını anlamamız için çok fazla örneğe ihtiyacımız yok sanıyorum. İçinde bulunduğumuz yapı çevresiyle birlikte, bizden öncekilerin faturasını bugün acı acı kesiyoruz. Akademide mimariyi salt hikâye anlatıcılığı ve forma indirgediğimizden ve malzeme ile kurulacak olan bağı kestiğimizden beri iyi mimar yetiştirmekten söz edebilir miyiz acaba? Malzeme ile kurulabilecek her türlü bağ insanı muhakkak tarihi referanslara götürecektir. Bir taşın kullanımını öğrenmek, bilmek isteyen bir öğrenci kendisini tarihi yapı stokundan ayrı tutabilir mi? Veya bu topraklarda ahşabı öğrenmek isteyen kişiyi Türk Evi’nden uzak tutabilir miyiz? Bu tarihi referanslarla birlikte bir öğrencinin kendisini ulu çınarların köklerine bağlamasının önüne kim geçebilir? Bu yüzden Scarpa’dan çıkarılacak bir sonraki ders şu olmalı ki, iyi mimar köklerinden çıkan malzemeleri tanır, bilir ve iyi mimar, onları ustalıkla kullanabilendir.

Iuav Universitesi Giriş Kapısı, Venedik, İtalya

Scarpa malzemelerle iletişim kurmaya titizlikle özen gösterdiği için biz bugün onu “şair mimar” olarak hatırlıyor ve anıyoruz. Scarpa’nın mimarlığında formun bütünü ile bu formu oluşturanlar parçaların (malzemenin) bir farkı yoktur. Bu denli mimarlığı içselleştirmiş ve bütünleştirmiştir.

Le Corbusier’de gördüğümüz yirminci yüzyılın “her ayrıntıya karar veren mimar” üslubu Scarpa’da üretim sahasında geçerlidir. Murano’da Venini cam atölyelerinde gösterdiği zanaatkar kimliği elbette yukarıda bahsettiğimiz malzeme kültürünü besleyen bir deneyimdir. Yalnız diğer taraftan da mimar kimliğine yansıyan ve mikro evrenin içinde yapıyı oluşturan her parçayı düşünüp tasarlama sürecine girişmesini sağlayan bir zenginliktir de. Bu da Scarpa’dan öğrendiğim bir başka ders oldu: İyi bir mimarın aynı zamanda zanaatkar yönü de olmalıdır.

Olivetti Mağazası, Venedik, İtalya

Carlo Scarpa gelenekten beslenen ama onu ilahlaştırıp izleyicinin gözüne sokmaktan ziyade onu sadece bir kaynak olarak kullanıp, çağının getirdiği teknoloji ve zevk anlayışıyla harmanlayabilen usta bir mimardır. Doğrusu benim ondan nihai öğrendiğim şey mimarinin ayrıntıda yattığıdır.

Hayatımızın her yönü insan aklının dahi kavrayamadığı bir hıza tabi olmasından kaynaklı mimari eğitim içindeki üretimlerimizi de çok kısa zamanda, çok yüzeysel bir şekilde gerçekleştirdiğimize inanıyorum. Bu yüzden Scarpa gibi her bir detayını özenle tasarlayan ve her daim mimari tasarım düşüncesi içinde yaşayan bir mimarı incelemek ufkumu genişletti. Forma ve bütüne aşırı odaklandığımızdan dolayı bütünü oluşturan parçaların bir kenara itildiği bu dönemde, bu tarz bir ikilemin aslında mimari üretim içinde çok da anlamlı olmadığını öğrendim. Şüphesiz ki parçalar ve bütün birbirini besleyen ve birbirinden kati suretle ayrılmaması gereken şeylerdir. Hatta bunları ayrı ayrı iki şeymiş gibi zikretmek dahi doğru değildir. Mimar mikro ve makro evreni birbiri içine geçirebilen kimsedir, diyebiliriz sanırım.

Yola şiir yazma umuduyla çıkmak değil de şair olmanın derdiyle yol almak gerekiyor, diye düşünüyorum. Umuyorum bize bakarak, dokunarak, yaşayarak malzemeyi ve mekânı öğrenebilmek ve köklerimize bağlı bir şekilde filizlenebilmek nasip olur.

Kelimeler yoksa şiir yazılamaz. İyi şair ise iyi kelime seçebilendir.

Hazırlayan: Mimarhane Öğrencisi Sümeyye ARSLAN

Kaynakça:

Carlo Scarpa (1906 – 1978). Divisare. https://divisare.com/authors/2144743063-carlo-scarpa/projects/built

Carlo Scarpa: Farklı bir Mimar. Mimdap. (2016, May 13). http://mimdap.org/2016/05/scarpa-mimar/

Çelen Öztürk, A., Gürel Y. 2009. Poetik Yapı Tektonikleriyle ‘Architetto Peota’ Carlo Scarpa. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dergisi Cilt:XXII, Sayı:1.