Mimarhane Öğrenci Bülteni’nin 3. Sayısında yer alan “Demir Tatil Köyünde Gönüllü Karantina” yazısını sayfamızda istifadenize sunuyoruz. Mimarhane Öğrenci Bülteni’nin 3. Sayısının tamamı için tıklayın!
Demir Tatil Köyünde Gönüllü Karantina
Merhaba! Ben Betül Uyan. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencisiyim. Dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde Ankara’da, aile evimde kaldım. Burada geçirdiğim süre ve gönüllü karantina deneyimi bana (özellikle) büyük şehirlerdeki mahallelerin, sokakların ve konutların kendi kendine yetemediğini gösterdi. Burada, kendi evimde, gönüllü karantina uyguluyor olmaktan ziyade zaman zaman zorla bu binaya tıkıldığımı hissediyorum. Eğer karantina mekanımı seçebiliyor olsaydım, Demir Tatil Köyü’nde bu süreci geçiriyor olmak isterdim.
Demir Tatil Köyü
Mimar: Turgut Cansever
Konum: Muğla, Bodrum, Türkiye
Demir Tatil Köyü her şeyden önce sosyal kaygıları olan bir mahalle ölçeği taşıyor. Dağın üzerindeki topoğrafyada çeşitli oryantasyonlarla yerleşen tatil evlerinin hiçbiri, bir diğerinin görüşünü kapatmıyor. Her evin hak ettiği ışığa ve temiz havaya bir başka yapı müdahil olmuyor. Doğal ışık ve temiz hava bütün insanlar için en doğal hak olsa da büyük şehirlerdeki konut bloklarının çoğunun önünde veya hemen yanında başka bir blok yer alıyor. Sağlık Bakanı Dr. Koca’nın açıkladığı üzere, apartmanlarda yaşayan insanların hastalığa yakalanma riski daha yüksek. Bunun nedeni mevcut yapıların sıkışık dokusu ve zayıf bağlamsal ilişkilerinden kaynaklanıyor. Belki de sosyal mesafe kuralı, hem insan hem de yapıların sağlığı için önemlidir.
Bugünkü büyük şehirlerde insan ölçeğindeki bağlamını yitirmekte olan sokak kavramı, Demir Tatil Kompleksi’nde öne çıkan bir unsur. Konut yapılarının topoğrafya üzerindeki yerleşimine paralel meydana gelen sokaklar dokusunda, insanlar sosyal mesafelerini koruyarak bazı küçük etkileşimlere girebiliyorlar. Konut yapıları sokakla aralarına, şehirlerdeki site bloklarının duvarları gibi engeller yerine geçirgen sınırlar koyuyorlar. Kentin sokakları ise yayalardan çok araçlar için tasarlanmış olduğundan, insan ölçeğinde konut ve sokak arasında o küçük etkileşimi bile sağlayacak geçirgenlik olmuyor.
Ev, karantina günlerinde ihtiyaç duyduğumuz bir izolasyon mekanı, bir sığınak adeta. Demir Evinin sağlam bir kale gibi duruşu, eve olan bu yaklaşımı kapsıyor. Yığma strüktürü ve az katlı yapısı olası afetlerden korunma hissini veriyor. Öte yandan, bir noktada dış dünyayla, toprakla ve gökyüzüyle buluşma esnekliğini bahçesiyle, terasıyla, küçük balkonları ile veriyor. Ev artık işten veya okuldan çıktığımızda gittiğimiz bir yer değil, çok daha fazlası. Çalıştığımız, egzersiz yaptığımız, kendi ekmeğimizi pişirdiğimiz bir yaşam ve üretim yeri. Fakat, kentsel alanlardaki mevcut evlerimiz, toprakla ve gökyüzüyle buluşmamıza veya kendi yiyeceklerimizi üretmemize pek imkan tanımıyor; çünkü genellikle yarı açık veya açık alanlara sahip değiller. Bahçesiz, avlusuz, balkonsuz evler; dar mutfaklar, penceresiz banyolar artık bir evin sakinleri için evde geçen vaktin ve yapılan aktivitelerin artmasıyla daha büyük problemler haline geldi. Hepimiz, mülkiyetimizde açık alanlara ihtiyaç duyuyoruz. Demir Evinde mutfak zemin katta yer alıyor ve evin bahçesine açılıyor. Hava sirkülasyonu ve ev sakininin hareketleri için insan ölçeğiyle uyum içinde geniş hacimler tanımlı. Bir ev, insan ölçeğinin mimari tezahürüdür. Rahatlık için büyük hacimlere ihtiyaç olduğunu düşünerek tercih ettiğimiz büyük konut bloklarının şehirlerin bunaltıcı unsurları haline geldiğine tanık oluyoruz. Artık konut mekanlarımız için büyüklükten çok zenginliğe ihtiyacımız var.
Demir Tatil Köyü, COVID-19’un bize hatırlattığı ev ve şehir ihtiyaçlarımızı barındırıyor. Yerel ve temini kolay malzemeler olan taş ve ahşap; aynı zamanda inşa edilmesi kolay olan saf ve basit geometrik formları sayesinde kentli bireylerin karantina hayali olan konut yaklaşımının lüks değil, erişilebilir olabileceğini ortaya koyuyor.
#karantina #izolasyon #sosyalmesafe #sürdürülebilirlik #evveşehir #mahalle #sokak #ev #evyapımı