Güncel Bir Avlu Denemesi: Casa Bruma Evi [2017]
Bu ev konseptinde mimarlar tarafından gerçekleştirilmek istenen; ev fikrini yeniden tanımlayarak geniş bir avlu etrafında farklı mekanlar oluşturmaktır. Bunu yaparken çevreye saygı en önemli unsur olmuştur. Böylece topoğrafya ile uyumlu, çevreye saygılı, doğal ışıktan maksimum faydalanan, farklı manzaralara ve mekânsal karakterlere sahip bir proje üretilmiştir.
Mimarlar: Claudia Rodríguez, Fernanda Canales
Arazi Alanı: 2700 m²
Yapı Alanı: 600 m²
Yer: Valle de Bravo, Mexico City, Meksika
Casa Bruma, Mexico City’nin yaklaşık 160 kilometre güneybatısında bulunan Valle de Bravo’da dağlarda yer alan toplam 500 dönümlük arazinin içerisinde planlanan 70 evden biridir. Avukat ve pazarlama müdürü karı-koca ve iki küçük çocuğu için hafta sonu evi olarak tasarlanmıştır. Toplam inşaat alanı 600 metrekaredir.
Bölge, gözlerden uzak ve el değmemiş bir özelliğe sahiptir. Yıllar boyunca sığır otlatmak için kullanılmış ve bir zamanlar bol miktarda yaşlı meşe ağaçlarına sahip (çoğu zaman içinde kesilmiş) bir alan olarak bilinmektedir. Bu nedenle, arazinin ekolojisini eski haline getirmek amacıyla bazı inşaat kısıtlamaları bulunmaktadır. Müşteriler hem yerel mimari üzerine çalışan hem de bir çok etkileyici konut ve kültür projesine sahip bir mimar olması dolayısıyla Mimar Canales ile çalışmak istemiştir. Canales geleneksel anlamda ofisi olan bir mimar değildir. Zamanının çoğunu şantiyelerde geçiren ve uygulama üzerine yoğunlaşan bir mimardır. Birçok projesinde iş birlikleri yapmıştır. Bu proje için de Mimar Rodríguez’e bölgenin imar planı üzerine çalışmış deneyimli bir mimar olduğu için teklif götürür. Rodríguez de tıpkı Canales gibi ofisi olmayan, kendi başına üretmeyi seven ve bir projeyi derinlemesine ele alarak çalışmayı tercih eden bir mimardır.
Müşterinin sahip olduğu 2700 metrekarelik dikdörtgen arazinin düz ve çayır gibi olan bir bölümü yerine, ağaçlık bir alanın kenarındaki eğimli bir bölüm inşaat alanı için seçilmiştir. Bunun nedeni, mevcut ormanın içinde kamufle olmak ve doğayla bütünleşmek arzusudur. Tabi ki bu durum bazı zorlukları da beraberinde getirecektir. Mimarların burada 3 önemli soruna yanıt vermeye çalıştıklarını görebiliriz:
- Tek bir ağaç kesilmeden ormanın ortasında bir ev inşa etmek
- Evin hem sabah hem de öğleden sonraki güneşten tam anlamıyla istifade etmesi
- Programda yer alan her bir mekâna özerklik verilebilmesi
Sonuç olarak, mimarlar Canales ve Rodríguez ormanın ortasında ağaçlara zarar vermekten kaçarak ve arazinin sahip olduğu manzarayı farklı sahneler olarak göstermeye çalışarak bir tasarım yaptılar. 9 ayrı kütleden oluşan tasarımda, her bir kütle mekânsal olarak farklı yönelime ve görünüme sahiptir ama aynı zamanda ilişkilendirilmiştir. Ayrıca topoğrafya ve çevredeki ağaçların konumuna uygun şekilde yerleştirilmiştir (döndürülmüştür). Bu kütleler işlevsel olarak da farklı mekanları içinde barındırır.
Bu ev konseptinde mimarlar tarafından gerçekleştirilmek istenen; ev fikrini yeniden tanımlayarak geniş bir avlu etrafında farklı mekanlar oluşturmaktır. Bunu yaparken çevreye saygı en önemli unsur olmuştur. Böylece topoğrafya ile uyumlu, çevreye saygılı, doğal ışıktan maksimum faydalanan, farklı manzaralara ve mekânsal karakterlere sahip bir proje üretilmiştir.
Programda bulunan 9 blok alana belli açılarla yerleştirilmiştir. Böylece, her mekân belirli bir bağımsızlığa sahiptir ama aynı zamanda diğer alanlarda da ilişki içindedir. Mutfak, yemek odası, salon/yaşam alanı ve çocuk odası blokları batıda yer almaktadır ve birbirlerine tamamen şeffaf koridorlarla bağlanmıştır. Kuzeyde garaj ve servis için iki blok bulunmaktadır. Yine bunların hemen altında kuzeyde evdeki görevli için küçük bir ev bulunmaktadır. Doğuda bulunan iki blok ise misafir odası olarak tasarlanmıştır. Garaj-servis bölümü ve yardımcı evinin çatıları yeşil çatı olarak tasarlanmıştır. Bu bloklar ayrıca tek kat yüksekliğindedir ve arazinin en tepe kısmında bulunmaktadır. Misafir odalarından birisinde asma kat yapılarak galeri boşluğu elde edilmiştir. Diğeri ise tek katlıdır ancak avluda yer alan merdivenle çatısına çıkılabilmektedir ve burası teras olarak kullanılır. Birbirine bağlı 4 bloğun en ucunda ve kuzeyde yer alan mutfak tek katlıdır ve kuzeyde bulunur. Bunun altında yer alan yemek odasından üst kattaki oturma alanına ve yaşam alanının üzerinde yer alan terasa ulaşılmaktadır. Yatak odaları ise bu ortak mekanlardan ayrı bir kütlede 2 katlı olarak tasarlanmıştır. Tasarımın oturduğu batı kanadının en alt kotuna yerleştirilmiştir. Burada kütlelerin yüksekliklerinin topoğrafyaya uygun bir şekilde artırılıp-azaltıldığını ve böylece mevcut alan içinde dengeli bir tasarım yapıldığını söyleyebiliriz.
Arazideki eğimle paralel olarak yerleştirilen blokların arasında, adeta tasarımın kalbi işlevini gören bir avlu bulunmaktadır. Buraya çıkan merdivenler ve yollar, kullanıcıya farklı perspektifler sunar ve sonunda avluya ve dış manzaraya açılır. Bloklar sayesinde orta avlu dışarıya kapalı bir hale gelir ancak bloklar arasında yer alan açıklıklar sayesinde etrafla iletişimi kesilmez. Mimarlar mekanların mahremiyetini sağlamak için sadece mutfakta avluya bakan pencere kullanmıştır. Güneşli günlerde bu orta avlu ana yaşam alanı haline gelir. Bloklar sayesinde oluşturulan yer yer gölgelik ve güneşli alanlar avlunun mekânsal karakterini oluşturur ve onu günün her saatinde farklı bir atmosfere büründürür. Blokların her birinin yönünü manzaraya dönmesi avlunun mahremiyetini pekiştirse de ana ev bloğunda yer alan cam koridorlar sayesinde avlunun aile üyelerince gözlemlenebilir olması da mümkündür. Blokların yerleşimiyle gerçekleşen mahremiyet durumu avlunun doğa ile temas etmesini engellememektedir. Tam tersi blokların farklı yüksekliklere sahip olması ve aralarında yer alan açıklıklar sayesinde çevre ile bütünleşmiş bir yapıdadır. Avlunun zemininde yer alan taş döşeme burayı bir toplanma alanı yapar ve farklı kullanım olanakları sağlar. Avlunun tasarımın merkezine yerleştirilmesi, bütün birimleri avlu ile etkileşimde tutar ve avluyu odak noktası haline getirir. Böylece, sürekli ve yaşayan bir birim olarak avlu eve hizmet eder.
Bölgenin imar planı mimari forma çok az kısıtlama getirse de sürdürülebilirlik ile ilgili kısıtlamaları bulunmaktadır. Buna göre, evler içme suyu için bile olsa toplama yağmur suyundan gelen suyu kullanacaklardır. Ayrıca yerli olmayan bitki örtüsü ve çevredeki ağaçların kesilmesi yasaklanmıştır. Mimarlar bunların dışında, mekanların doğal iklimlendirme ile çapraz havalandırılmasını sağlamak amacıyla pencereler yerleştirmişlerdir. Diğer yandan güneş ışığından en iyi şekilde yararlanmak amaçlanmıştır. Mekanların pencereleri yerleştirilirken 4 şey dikkate alınmıştır; mahremiyeti sağlamak, farklı manzaralara bakmak, doğal iklimlendirme sağlamak ve doğal ışıktan olabildiğince yararlanmak. Evde ısıtma için ise şömine kullanılmaktadır.
Binada kullanılan siyah beton, Meksika’da popüler bir inşaat malzemesidir. Bu sayede kışın sıcaklığın korunmasında da rol oynamaktadır. Bu renk aynı zamanda mimarların tasarımda sağlamaya çalıştığı “doğadaki kayalar” metaforunu da kuvvetlendirmektedir. Betonun elde edilmesinde kullanılan siyah renk yüzeyde zaman zaman açıklı koyulu bir hal alarak renk çeşitliliği sağlamaktadır. Böylece 9 ayrı kütlenin doğada kaybolma/doğanın uzantısı haline gelme durumu pekiştirilmiştir.
Mimarların malzeme seçiminde etkili olan düşünce bakım gerektirmemesi ve aynı anda kullanıcının konforunu da sağlamasıdır. Siyah-gri-beyaz duvarlara sahip iç mekânda kullanılan meşe tavanlar, merdivenler ve kapılar iç mekana sıcaklık ve zenginlik katmaktadır. Zeminde ışığı yansıtan ve evin daha aydınlık olmasına katkı sağlayan cilalı bazalt yer döşemesi tercih edilmiştir. Avluda ve yaya yollarında ise taş döşeme tercih edilmiştir. Böylece taşların arasından büyüyebilen bitkilerle, doğanın devamlılığı sağlanmak istenmiştir.
Yazan : Cemile Feyzan Şimşek
KAYNAKLAR:
dezeen.com
archdaily.com
architectural-review.com
architecturalrecord.com
gessato.com